Kamu-Sen 7.Dönem Toplu Sözleşme Talepleri

Haber Son Dakika
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Türkiye Kamu-Sen olarak 2012’den beri bu toplu sözleşme düzeninin değişmesi gerektiğini ifade ediyoruz diyen Genel Başkanımız Önder Kahveci, “İtirazlarımızı rezerv tutmak kaydıyla 32 yıllık tecrübemiz, kamu çalışanlarımızdan elde ettiğimiz veriler ve uzman ekibimizin titiz ve hummalı çalışmaları sonucunda 2024 ve 2025 yıllarına ilişkin olarak yapılacak 7. Dönem Toplu Sözleşme masasına taşıyacağımız konuları ve talepleri tespit etmiş bulunuyoruz. Buna göre, gerçekleştirdiğimiz teknik çalışmalar neticesinde ağırlığı personel rejimi ile mali ve sosyal haklarda olmak üzere 5 bölümde, 40 konu, 30 alt başlık altında ele aldığımız 403 talep ile toplu pazarlık masasına oturacağız” dedi.

Genel Başkanımız Önder Kahveci, yaptığımız basın toplantısında şu ifadelere yer verdi;

“Kamu görevlilerinin ve emeklilerinin 2024 ve 2025 yıllarında alacakları maaş zamlarının, sosyal ve özlük haklarının belirleneceği 7. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri 1 Ağustos Salı günü başlayacaktır.

 

Hepimizin bildiği gibi bundan önce gerçekleştirilen 6 toplu sözleşme süreci, kamu görevlilerinin ve emeklilerimizin mali ve özlük haklarına yeterli katkıyı sağlayamamış, yetkili sendikaların imzaladığı toplu sözleşmeler nedeniyle adeta dağ fare doğurmuştur.

Gerek toplu sözleşme süresinin verimli kullanılamaması gerekse talepler üzerinde yapılacak pazarlık süresinin çok kısa olması nedeniyle toplu sözleşme görüşmeleri sorunlara çözüm üretme mekanizması olmak ve pazarlık yapmak yerine yalnızca sorunların dile getirildiği ama hiçbir önerinin derinlemesine tartışılmadığı bir istişare toplantısı halini almıştır.

Türkiye Kamu-Sen olarak 2012’den beri bu toplu sözleşme düzeninin değişmesi gerektiğini ifade ediyoruz.

Toplu pazarlık sistemine olan itirazlarımızı rezerv tutmak kaydıyla 32 yıllık tecrübemiz, kamu çalışanlarımızdan elde ettiğimiz veriler ve uzman ekibimizin titiz ve hummalı çalışmaları sonucunda 2024 ve 2025 yıllarına ilişkin olarak yapılacak 7. Dönem Toplu Sözleşme masasına taşıyacağımız konuları ve talepleri tespit etmiş bulunuyoruz.

Gerçekleştirdiğimiz teknik çalışmalar neticesinde ağırlığı personel rejimi ile mali ve sosyal haklarda olmak üzere 5 bölümde, 40 konu, 30 alt başlık altında ele aldığımız 403 talep ile toplu pazarlık masasına oturacağız.

Toplu sözleşme sisteminin etkisizliği nedeniyle çözümsüz kalan konular bir sorunlar yumağı haline gelmiştir.

Bu nedenle her toplu sözleşme süreci, daha fazla biriken sorunların gündeme taşınmasına, çözülemeyen sorunların zamana yayılarak taleplerin artmasına neden olan bir kısır döngü yaratmaktadır.

Bunun yanında kamu görevlilerinin maaş ve özlük haklarının toplu sözleşme yoluyla tespit edilmesi esas iken son yıllarda pazarlık masasında görüşülmeden, taraflardan görüş alınmadan yapılan birtakım düzenlemelerle karşı karşıya kalmaktayız.

Bu durum da kamudaki yapının her geçen gün biraz daha bozulmasına, toplu sözleşmenin öneminin giderek azalmasına, sendikalara olan inancın kaybolmasına, istişare yerine keyfiyete dayalı uygulamaların artmasına neden olmaktadır.

Gördüğümüz kadarıyla sözde yetkili konfederasyon ve sendikaların bu duruma bir itirazları yoktur.

Halbuki, istişare yapılmadan, muhataplarına sorulmadan gerçekleştirilen her düzenleme yeni sorunları beraberinde getirmektedir.

Bunun en bariz örneğini ek gösterge ve ilave ek ödeme uygulamalarında gördük, memur maaş zamlarında yaşayarak tecrübe ettik.

Ek gösterge konusunda, 1. dereceye gelmiş bütün kamu görevlilerine 3600 ek gösterge verilmediği için büyük bir mağduriyet oluşmuştur.

Memur maaşlarına yapılan artışların yetersiz olmasından dolayı kamu çalışanları geçim acziyetine düşmüştür.

Son olarak getirilen 8 bin TL tutarındaki ilave ek ödemenin taban aylığa yapılmaması sonucunda emekli memurlar bu ödemeden faydalanamamış, memur maaşı ile memur emeklisinin maaşı arasındaki bağ tamamen kopmuş, emekli maaşları asgari ücretin dahi altında kalmıştır.

Hal böyle olunca 22 bin TL’ye yükseldiği ifade edilen en düşük dereceli memur maaşına rağmen bu memurun emekli olduğunda alacağı maaş 9 bin 900 TL düzeyine kadar gerilemiştir.

Bu nedenle Türkiye Kamu-Sen olarak kamu görevlilerine ilişkin olarak yapılacak her düzenlemenin sendikalarla istişare edilerek gerçekleştirilmesinin, memurların ve emeklilerin mali ve özlük haklarına ilişkin her kararın toplu sözleşme masasından çıkmasının zorunlu olduğunu ısrarla vurguluyoruz.

Buna ek olarak son dönemde statü hukukuna tabi olan kamu çalışanlarının maaş ve ücretleri, sözleşme hukukuna tabi işçi ücretleri ile kıyaslanmak yoluyla hesap edilmeye başlanmıştır.

Bu durum memurların tabi olduğu statü hukukunun nitelik ve öneminin göz ardı edilmesine neden olmamalıdır.

Bu sene Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılını kutlayacağız.

Türkiye Cumhuriyeti, binlerce yıla dayanan kadim devlet anlayışımızın bakiyesi üstünde yükselmiş, köklü bir kamu yönetimi ve memur geleneğine sahiptir.

Güçlü devletler, temsilcisi olan memurlarını da güçlü kılar.

İkinci asrının başlangıcında devletimizin memur ve emeklilerini mağdur bırakmayacağını ümit ediyor, bu sene toplu sözleşme görüşmelerine “Cumhuriyetimizin 100. yılında yüz güldürecek toplu sözleşme” sloganıyla gidiyoruz.

Bu çerçevede “Cumhuriyetimizin ikinci asrında Türk Yüzyılına yaraşır bir kamu yönetimi ve kamu çalışanı için;

Liyakat ve ehliyet esaslı, güvenceli istihdama dayalı bir kamu personel sistemi,

Adil, sade ve kamu çalışanlarının insanca yaşamasına yetecek bir ücret sistemi,

Etkili, kamu çalışanlarının özel durumlarına uygun, sosyal devlet ilkesiyle bağdaşır bir sosyal yardım sistemi,

ILO normlarına uygun, katılımcı ve kapsayıcı bir sendika ve toplu pazarlık sistemi talep ediyoruz.

Buna göre bu sene belirlediğimiz talepler çerçevesinde bir pazarlık yürütme ve bu süreci en verimli şekilde değerlendirme noktasında elimizden geleni yapma gayreti içindeyiz.

Türkiye Kamu-Sen olarak belirlediğimiz sorunların çözüm önerilerini de ayrıca Kamu İşveren tarafına sunacak ve toplu sözleşme görüşmelerinde gündeme taşıyacağız.

Her şeyden önce belirtmek isterim ki, 2019 yılının sonunda ortaya çıkan COVID-19 salgını, ardından gelen Rusya-Ukrayna Savaşı, sonrasında bu yıl 6 Şubat’ta yaşadığımız tarihimizin en ağır deprem felaketi birçok sorunu beraberinde getirmiştir.

Gerek COVID-19 sürecinde gerekse yaşadığımız doğal afetlerde mücadelenin baş aktörleri hiç kuşkusuz ki memurlarımız olmuş, her türlü hayati tehlikeye karşı bu süre boyunca 7 gün 24 saat aralıksız olarak kamu hizmetlerinin aksamadan sürdürülmesini sağlamıştır.

Bu uğurda başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere pek çok kamu görevlimiz hayatını kaybederken sayısız kamu çalışanı da görevleri esnasında mağduriyetler yaşamıştır.

Kimi zaman vatandaşlarımızın evlerinden dışarı dahi çıkmadığı dönemlerde kimi zamansa evlerine dahi giremedikleri dönemlerde kamu hizmeti sunan tüm çalışanlarımıza bir kez daha şükranlarımızı sunuyor, toplu sözleşmelerde haklarını en güçlü şekilde savunacağımızın bilinmesini istiyoruz.

Gerek olağan gerekse olağanüstü şartlar altında, memurlarımız yaklaşık 800 bin kilometrekarelik alana sahip vatanımızın en ücra köşelerine kadar hizmet götüren yegâne çalışanlardır ve ülkemizin her noktası, büyük şehirler kadar gelişmiş imkânlara sahip değildir.

Birçok kamu kurum ve kuruluşunun özellikle taşra teşkilatlarında, elverişsiz çalışma ortamlarında, yetersiz araç gereç ve kısıtlı kaynaklarla, görevini en iyi şekilde yerine getirmek için canını dişine takıp çalışan memurlar adeta unutulmuş durumdadır.

Bu durumdaki birçok memurumuzun sorunu ekonomik olmanın da ötesinde, insanlık dramı boyutuna ulaşmıştır.

Yerel yönetimlerde bırakın maaş zammını aylardır maaşını alamayan, sigorta primleri yatmayan kamu görevlilerimiz bulunmaktadır.

Biz toplu sözleşme görüşmelerini, kamu görevlilerinin ve emeklilerinin kangrene dönüşmüş bulunan sorunlarının çözülebileceği tek yer olarak görüyoruz.

Bu bakımdan toplu sözleşmeden sonuç almak için öncelikle sistemin revize edilmesi gerektiğine inanıyoruz.

4688 sayılı Kanunun eksik ve yanlış hükümleri; toplu sözleşme görüşmelerini yalnızca mali ve sosyal haklarla sınırlayarak memurlarımızın yer değiştirme, atama, yükselme, disiplin, unvan değişikliği gibi sorunlarını yok saymakta; memur meselelerini adeta masa dışına atmaktadır.

Genel toplu sözleşme ile hizmet kolu toplu sözleşmelerinin birlikte yapılmasından dolayı süreç bir keşmekeşe dönüşmekte, hiçbir konu yeterince tartışılamadan toplu sözleşmelerin sonuna gelinmektedir.

Takdir edilmelidir ki, farklı statülere ve farklı çalışma koşullarına sahip, 11 hizmet kolunda bulunan ve sayıları 4 milyona yaklaşan kamu çalışanının, 2 milyon dolayındaki emeklilerle birlikte 6 milyon kişinin sorununun 3 haftalık bir sürede tartışılıp çözülmesi oldukça zordur.

Türkiye Kamu-Sen olarak genel toplu sözleşme ile hizmet kolu toplu sözleşmelerin birbirinden ayrılarak farklı zaman ve zeminlerde gerçekleştirilmesinin daha uygun olacağına, toplu sözleşme sisteminin ancak bu şekilde etkili ve verimli sonuç üreteceğine inanıyoruz.

Biz bütün bu olumsuz koşullara rağmen üzerimize düşen görevi yerine getirecek ve kamu görevlilerinin haklarını bütün imkânlarıyla korumaya ve geliştirmeye çalışacağız.

Türkiye Kamu-Sen olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da en önemli talebimiz, kamu görevlilerinin hakkı olan toplu sözleşmenin, grev ve siyasete katılma ile birlikte kullanılabilmesi ve gerçek anlamda eşit temsile dayanan, ILO normlarına uygun bir toplu sözleşme sistemine geçilmesi yönündedir.

Yerel yönetimlerde çalışanlar için sosyal denge sözleşmelerinin zorunlu hale getirilmesi ve gerçekleştirilecek hizmet kolu toplu sözleşmeleri ile tüm memurların sosyal denge sözleşmesinden faydalanması sağlanmalıdır.

Mevcut düzende toplu sözleşmeyi imzalamaya veya Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurmaya yetkili yegâne merci çalışanlar adına Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı olarak belirlenmiştir.

Bu hükmün, sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık hakkına nasıl bir darbe vurduğu geçtiğimiz toplu sözleşme dönemlerinde açıkça görülmüş, memur ve emekliler bir tek kişinin keyfi kararı nedeniyle büyük zarara uğratılmıştır.

4688 sayılı Kanuna göre gerek genel gerekse hizmet kolu toplu sözleşmeleri, sendikalı sendikasız bütün kamu görevlilerini etkileyen bir hukuki metindir.

Bu nedenle kamu görevlilerinin tamamını temsil etmeyen tek bir kişiye 3 milyon 750 bin kamu çalışanı, 2 milyon 450 bin emekli olmak üzere toplam 6 milyon 200 bin; aileleriyle birlikte yaklaşık 25 milyon vatandaşımızın geleceği adına bağlayıcı karar alma yetkisinin verilmesi, toplu pazarlık görüşmelerinin mantığına ve demokratik ilkelere aykırıdır.

Kanuna göre, bir sendikaya üye olan kamu görevlileri hakkında toplu sözleşme yapma yetkisi, bir başka sendikaya devredilmektedir ki, böyle bir durum ne örgütlenme özgürlüğü ne de kişilerin tercih haklarına saygı sınırları içinde değerlendirilemez.

Kaldı ki, Kanun toplu sözleşmeyi bağıtlama hakkı elinden alınan sendika ve konfederasyonlara Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvuru hakkı da tanımamaktadır.

Böyle bir uygulamanın uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu açıktır.

Bu amaçla; masada bulunan her bir konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurabilmesini sağlayacak bir düzenleme yapılmalı, Kurul, Hükümetten bağımsız karar verebilecek bir şekilde yeniden düzenlenmelidir.

Çalışanlara, enflasyon hedefi doğrultusunda ücret artışı yapıldıktan sonra çalışanların ve vatandaşların çarşıda, pazarda karşı karşıya kaldığı gerçek enflasyon karşısında kaderiyle baş başa bırakılması kabul edilemez.

Yıllardır, vatandaşlarımızın zorunlu olarak tükettiği mal ve hizmet fiyatlarındaki artışlar, memur maaşları için temel kabul edilen enflasyon oranının üzerinde gerçekleşmektedir.

Bu nedenle kamu çalışanlarının ücretleri mal ve hizmet fiyatlarında yaşanan artışlar karşısında her yıl erimektedir.

Geçtiğimiz dönemde ekonomideki acı gerçekler karşısında hedeflere göre belirlenen artışların ne denli yetersiz olduğu siyasi iktidarca da kabul edildi ve maaşlara toplu sözleşme hükümleri haricinde zam yapılmak zorunda kalındı.

Orta vadeli mali planlara bakıldığında toplu sözleşme sistemine geçildiği 2012-2022 arasında hedeflenen enflasyonun %5 olduğu, 2023 yılı için %24,9; 2024 %13,8 ve 2025 yılı için ise %9,9 enflasyon hedeflendiği görülmektedir.

2012-2022 arasında hiçbir enflasyon hedefi tutmamıştır.

2023-2025 arasındaki hedeflerin de tutma ihtimali bulunmamaktadır.

Buna karşın memur ve emekli maaşlarına yapılacak artışlarda hep hedeflenen enflasyon temel alınmıştır.

Bugüne kadar gerçekleştirilen toplu sözleşme görüşmelerinde enflasyon farkı hariç maaşlara yapılması kararlaştırılan artışlar gerçekleşen enflasyonun sürekli altında kalmıştır.

2020 yılından itibaren ekonomik göstergelerin giderek bozulduğu ortadadır.

Buna bağlı olarak geçtiğimiz yıl TÜFE yüzde 64,27 olmuş, 2023 yılı haziran ayı itibarı ile de yıllık resmi enflasyon yüzde 38,21 olarak açıklanmıştır.

Akaryakıta, bütün vergi ve harçlara, kiraya, gıda, ulaşım, eğitim başta olmak üzere iğneden ipliğe her şeye zam geldiği temmuz ayında aylık enflasyonun artmaya devam edeceği kesindir.

Tüketici fiyatlarındaki yükseliş yüzde 57,93’e ulaşan toptan fiyatlardaki artışla birlikte değerlendirildiğinde uzunca bir süre daha fiyatların pahalanacağı, alım gücündeki düşüşün süreceği görülmektedir.

Dolayısıyla, orta vadeli planda belirlenen enflasyon hedeflerinin de tıpkı bundan önceki yıllarda olduğu gibi tutmayacağı açıktır.

Öyleyse artık kamu çalışanlarının ve emeklilerimizin hedeflenen enflasyona endeksli maaş artışı girdabına mahkûm edilmemesi gerekmektedir.

Her ne kadar dönem sonları itibarı ile maaşlara enflasyon farkı eklense de bu ödemenin geriye dönük olarak yaşanan kayıpları karşılamadığı, yalnızca anlık bir enflasyon düzeltmesi olduğu ve dönem içinde maaşların sürekli eridiği açıktır.

Yazı Sona Erdi!

Yüklenemedi, lütfen tekrar deneyiniz.

Kamu-Sen 7.Dönem Toplu Sözleşme Talepleri

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Eğitimge ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!